7 Ekim 2009 Çarşamba

(Don't) Go Home Rijkaard!

Evet, beklenen oldu ve anlı şanlı Rijkaard'ın Galatasaray'ı önce tökezledi, ardından dizlerinin üstüne çöküverdi ağır ağır. Gözlerini kısarak izledi bu düşüşü etrafındaki çığırtkanlar, düştüğünden emin olunca yumruklarını havaya kaldırarak sevinç çığlıkları atmaya başladılar. İstedikleri olmuştu, futbolu herkesten daha iyi bilen o çığırtkanlar, eleştirmeye cesaret edemedikleri için uzun süredir sinmek zorunda kaldıkları bu dev sonunda devrilince çılgınca sevindiler.

Şimdi bu sahnenin bir adım gerisine gidip 8 haftada 19 puan alan bir takımın teknik direktörünü bu kadar hırslı ve ağzından tükürükler saçacak şekilde iki maç yüzünden yerden yere vurmanın alt motivasyonu nedir diye düşünelim.

Jenerik sebepler:

1- Ben futbolu çok iyi biliyorum ve benim kafamdaki futbol evrenindeki futbolu oynatmayan teknik direktör kötüdür.

2- Ben futbolu çok iyi biliyorum ve benim takımım dünyadaki bütün kupaları almadığı sürece, her kaybında teknik direktörün futbolu bilmediğini düşünürüm. Dünyadaki bütün kupaları alırsa da kaybettiği ilk kupadan sonra yine futbol bilmediğini iddia ederim.

Rijkaard'a özel sebepler:

1- Ben futbolu çok iyi biliyorum ve futbolu çok iyi bildiği bütün dünyaca kabul edilen bir adam başarısız gibi görünürse onu yerden yere vururum ki, benim futbolu herkesten daha iyi bildiğim imajı veriyim.

2- Adı Avrupa'da orta sıralarda anca anılan vasat bir ligde Rijkaard gibi bir star ile aşık atma şansım var. 2 sene önce olsaydı, Rijkaard Barcelona'ya vasat top oynatıyor desem, etrafımdakiler bana bir tarafı ile gülerdi. Ama şimdi bu adam benim ülkemde ve "Sen teknik direktör müsün, Rijkaard efendi! Korkaksın, korkak!" diye ortalığı birbirine katsam bile yanıma kar kalır, vay be adama bak derler.

3- Yerden yere vurduğum bu adam gelecekte başarılı olursa, "İnadı bıraktı, bizim lafımızı dinledi, takım toparladı," diye yine övgüyü kendi tarafıma çekerim, bu da yanıma kar kalır.

Tabloya bu çerçevede bakınca, bu hırsın sebebi daha net görülebilir. Burada Hıncal Uluç bakış açısına saplanıp, sadece ona bir eleştiri yapmak fazlası ile yüzeysel olur. Felaket tellallığı hepimizin kanında var. Benzer şeyleri herkes kendince ifade ediyor, kimi pısırık, kimi ateşli. Hıncal Uluç'ın ustalığı olayları egzecere edip, ilgiyi her zaman kendi tarafına çekmektir. Ama bir devin bir maçlığına da olsa dizlerinin üstüne çökmesi önerilen sebepler nedeni ile herkesi fazlası ile mutlu etti. Bunların içinde Galatasaraylılar'ın olması ise daha ilginç.

Kötü futbola kötü demek için hiç kimsenin bir lisans almaya ihtiyaçı yok. Eleştirmenin asıl tanımı kral çıplak diyebilmektir. Ama kralı öldürmenin kime faydası olduğunu düşününce, ego tatminlerinden başka sebep gelmiyor insanın aklına. Hele o kral son 20 senenin Avrupa futboluna damga vurmuş bir adamsa.

Sezon başında Frank Rijkaard iki sezon üstüste bile şampiyon olamayacak olsa da, yine de onu Daum'a tercih edeceğimi söyledim üstüne basa basa. Futbolda 2 kere 2'nin her zaman 4 etmeyeceğini bu toprakların insanı ne zaman anlayacak, o gün biz Manchester Utd-Portsmouth maçını izlemek için Lig Tv'deki Fenerbahçe-Manisaspor maçını zaplamayacağız.